Kil Tabletlerden Akıllı Tabletlere: Bilgiyi Korumanın Serüveni

Kil Tabletlerden Akıllı Tabletlere: Bilgiyi Korumanın Serüveni

Bilgiyi korumak; topluluk halinde yaşayan insanların tüm faaliyetleri için oldukça önemlidir. İnsanların hisleriyle birlikte edindiği bilgiyi depolamak, gelecek kuşaklara aktarma serüveni kil tabletlerden akıllı tabletlere kadar uzanmıştır. 

Yazının Bulunuşu: Sümerler

M.Ö. 3200 yılında yazıyı bulan Sümerler, bu tekniği daha çok tarımsal ürünlerin takibini yapmak gibi konularda kullanıyorlardı. Bu metinleri de kağıtlardan önce kil tabletler üzerine yazıp kaydediyorlardı. Böylelikle ilk kitap kil tabletlerden oluşmaya başladı. Yazının insan hayatına bu şekilde girişinden sonra yazılan diğer metinler daha çok dini içerikli metinlerdi. Yazabilmek insanların hissettiklerini ve öğrendiklerini saklayabilmesini ve gelecek kuşaklara aktarabilmesini sağladı. 

Hiyeroglif Yazıları, İlk Alfabeler

Yazıyı Sümer toplumundan sonra en aktif olarak kullanan bir diğer medeniyet de Mısır uygarlığıydı. Kendilerine özgü, simgesel bir alfabe olan hiyeroglif yazılarını kullandılar. İlk aşamalarda tapınaklarda, anıtlarda görülebilen hiyeroglifler, daha sonradan bitkilerin yapraklarından elde edilen ‘papirüs’ isimli kağıtlara yazılmaya başlandı. Bu yolla yazılı metinler insan toplulukları arasında elden ele daha kolay aktarılabilir hale geldi. 

Kütüphanelerin Önemi

Mısırlıların papirüsünden sonra ‘parşömen’ kağıtlar da yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Parşömenleri ilk kullanan toplum Bergama Krallığı’ydı. Rulo haline getirilebilen parşömenler, daha az yer kapladıkları için papirüslerden çok daha kullanışlıydı. Bu sebepten ötürü Eski ve Orta çağlar boyunca en çok kullanılan bilgi saklama aracı oldular. İlk kütüphaneler kuruldu, kütüphaneler parşömenlerle doldu taştı. 

Kağıt

Bugün bildiğimiz anlamdaki kağıt aslında 2000 yıl kadar önce Çinliler tarafından bulunmuştu. Orta Çağ’da Müslüman toplumlar, kağıdı Çinlilerden görüp kullanmaya başladılar. Uzun süre üretim maliyeti yüksek bir ürün olan kağıt, yaygın olarak kullanılmadıysa da modern kitap baskı tekniklerinde kilit bir rol oynamaya başladı. Teknolojinin gelişmesi, kağıdın üretiminin ucuzlamasına sebep oldu ve 18. yüzyıldan itibaren bilgi saklamak için en önemli ürün haline geldi. 

Bugünün Dünyası: Dijital Veri Saklama

Günümüze geldiğimizde ise aslında bilgi saklamak için kağıt veya parşömen gibi ‘doğal’ ürünlere ihtiyacımız pek kalmadı. Dijital dönüşüm süreci, bilgiyi edinme biçimimizi kökten değiştirdi. Okumak isteyebileceğimiz her türden kitap, edinmek isteyebileceğimiz her türden bilgi dijital ortamlarda kolaylıkla paylaşılabilir bir biçimde depolanabiliyor. 

Belki de artık ağaçları kitap yapmak için kesmemize gerek yoktur. Onun yerine çok daha zararsız ve çok daha etkili bir biçimde elimizdeki bilgileri dijital ortamlarda depolayabilir ve dünyanın her yerine rahatlıkla aktarabiliriz. Bunlar elbette tartışma konusu. Fakat kil tabletlerden akıllı tabletlere uzanan bu yolculuk, insan topluluklarının çağlara yayılan bilgi tutkusunu bize büyük bir açıklıkla göstermektedir.